Haber

İmamoğlu’ndan kararlılık, söz: ‘CHP değişecek, Türkiye değişecek’

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CHP’nin kuruluşunun 100. yılında köşe yazısında CHP’deki değişim tartışmalarına değindi.

İmamoğlu, Cumhuriyet gazetesinde “Geçmişin İlhamıyla Gelecek Vizyonuna” başlıklı yazısında, “Kararım şudur: CHP değişirse Türkiye değişir. Sözüm şu: CHP değişecek” Değişin, Türkiye değişecek.”

‘BU HİKAYEYİ BU MİLLETLE YENİDEN YAZACAĞIZ’

İmamoğlu’nun yazısı şöyle:

“100 yıl önce bugün, Kurtuluş Savaşımıza zafer getiren kurucu cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal ve arkadaşları, o zamanki adıyla Halk Fırkası’nın programını 9 temel üzerine oturtarak partimizi kurmuşlardır. kurulan parti, egemenliğin hanedandan millete geçişini, bir ay sonra ilan edilecek genç Cumhuriyetin ilk sesiydi.

1923’ten bu yana herkesin kanun önünde eşit vatandaş olduğu bir Cumhuriyet’te yaşadığımızda CHP’nin imzası var. Cumhuriyetin ilanında olduğu gibi milletin iradesine dayalı bir devletin inşasında da CHP’nin imzası var. millet ve vatandaşlık ilkesine dayalı bir millet.

CHP’yi ve Cumhuriyeti kuranlar, devleti gerçek anlamda güçlendirmenin yolunun güçlü ve milli bir ekonomi oluşturmak ve toplumun refahını artırmaktan geçtiğini çok iyi biliyorlardı. 1923 yılında İzmir İktisat Kongresi’ni toplayıp, 1929 Dünya Ekonomik Buhranına anında ve gerçek anlamda müdahale ederek milli bir ekonomi kurdular. O günün şartlarında mucize sayılabilecek bir şeyi başardılar. Ülkede sermayenin çok ama çok kıt olduğu koşullara rağmen ulaşım altyapısını oluşturdular, temel ihtiyaçların üretimi için fabrikalar, bankalar ve ekonomik işletmeler kurdular.

Bu gelişmede ileriye doğru atılmış bir adımdı. Bu, bir ulus için kelimenin tam anlamıyla bir atılımdı. Cumhuriyet tarihimizde sadece bir kez yapabildiğimiz bir saldırıdır ve şimdi yeniden yapmak zorundayız.

Tarihin büyük zorlukları altında yapılanlar sayesinde ülkemiz ile dünyanın güçlü ve gelişmiş ülkeleri arasındaki uçurum daraldı. Dünya siyasetinde bağımsız bir ülke olarak yerimizi aldık. CHP sadece büyük bir atılım yapmakla kalmadı, aynı zamanda çok partili demokratik rejime geçişi de mümkün kıldı.

İkinci Dünya Savaşı’nın dehşetinden ve yarattığı büyük yıkımdan CHP yönetimi sayesinde uzak kalmayı başardık. 80 milyon insanın öldüğü o büyük küresel yıkımdan CHP yönetiminin diplomatik bilgeliği sayesinde yara almadan çıkmayı başardık.

Cumhuriyetin ilk çeyrek asrının her anına damgasını vuran CHP, 1950’den sonra iktidarda olmadığı dönemde bile ülke siyasetinde taraf oldu.

1970’li yıllarda dünyada yükselen eşitlik ve özgürlük dalgasının ülkemizde sosyal demokrasi anlayışının “Ortanın Solu” konumlanmasıyla kendini göstermesinde CHP’nin imzası bulunmaktadır. 1970’li yıllarda “toprağı işleyen, suyu kullanan”, “ne mazlum, ne zalim, adil düzen” diyen CHP’ydi. CHP, yine 1970’li yıllarda MSP ile koalisyon kurarak toplumun farklı kesimlerinin aynı ideal etrafında bir araya gelebileceğini, milli meselelerde bölünmek yerine birleşmenin mümkün olduğunu gösterdi. 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştirerek hem müttefiklerimize hem de düşmanlarımıza güç ve kararlılık gösteren devletimizin başında CHP vardı.

CHP, son 100 yılın en önemli aktörlerinden biri olmasına rağmen uzun süre iktidarda kalmamış ve çok pahalı olması bir yana, Türkiye’ye yaptığı hizmet ve katkı ülkenin ana muhalefet partisi olmakla sınırlı kalmıştır. Yerel yönetimlerde performans. 1950’den bu yana neredeyse hiç iktidara gelemeyen CHP, sanki uzun yıllardır ülkeyi yönetiyormuş ve yaşanan tüm felaketlerin sorumlusu gibi algılanıyor.

CHP’nin bu durumunu düşünüp bu durumu değiştirmenin yollarını hep birlikte bulmamız gerekiyor. CHP, 43 yıldır zihinsel ve fiziki olarak değişememe sorununu yaşıyor. 1980’den bu yana dünya ve Türkiye büyük bir değişim yaşarken, bu değişime ayak uyduramayan CHP adeta kendisini ezeli ve ebedi muhalefet partisi konumuna hapsetmiştir. Ancak 1923 yılında 600 yıllık imparatorluk çökerken dünyanın en devrimci hareketlerinden birini yaratarak doğruyu yapanların partisi olarak kurulan CHP, bu devrime ayak uydurarak doğru olanı yaptı. 1960’lı ve 1970’li yıllarda dünyada ve Türkiye’de yaşanan değişimler. Ancak 1980’den sonra aynı yeteneği gösteremedi. Dünya ve Türkiye değişirken CHP atalete düştü.

Ne yazık ki ataletimizin maliyeti büyük oldu. Türkiye yönetiminde aktif olamadığımız için Türkiye’yi adım adım otoriter bir iktidara teslim ettik. Birbiri ardına iktidara gelen sağ iktidarlar gelir dağılımını bozmuş, Cumhuriyetin en değerli gücü ve desteği olan yetenekli ve girişimci orta sütunu eritmiştir. Bugün toplumun yüzde 10’u milli servetin yüzde 70’ine sahip olacak noktaya geldiyse, biz de suçluyuz. Emeğin asıl temsilcisi olarak CHP’nin iktidar olamamasının bedeli ne yazık ki çok ağır oldu.

Değişemediğimiz için kuruluşunda büyük rol oynadığımız Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına, temel kurumları zayıflamış bir devletle, işlevsiz bir parlamentoyla, beceriksiz bir bürokrasiyle, çökmüş bir adalet sistemiyle, çökmüş bir adalet sistemiyle giriyoruz. Demokratik dünyadan uzaklaşmış, nüfusunun yarısı yoksulluk sınırının altında olan bir ülke.

Vatandaşımızı yerli, milli ve milli olmayan diye ayıran, muhalefete tahammülü olmayan, hukuku çiğneyen, eğitimi çökerten, borca ​​batmış ülkemize benzeri görülmemiş bir hayat pahalılığı getiren bu iktidarla giriyoruz.

Ancak Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına, iktidarın değişebileceğine olan inancın azaldığı bir toplumsal ruh hali içinde giriyoruz. Bu durumu kabul edemeyiz. Bu duruma CHP’nin katkısıyla yüzleşmemiz gerekiyor. Tarihten önce bu güzel ülkeye karşı sorumluyuz ve partimin bundan daha iyisini yapabileceğine tüm kalbimle inanıyorum. Ben hem CHP’nin hem de Türkiye’nin değişeceğine inanıyorum. Çünkü CHP değişirse Türkiye değişir.

Yeni değişim vizyonu, CHP’yi dünya ölçeğinde kriz yaşayan sosyal demokrasiye ilham veren, küresel ölçekte saygın, güçlü bir parti haline getirmek olmalıdır. Yeni değişim vizyonu, bu ülkeye bir adım daha attıracak, gelir dağılımını kökten iyileştirecek, yetenekli ve girişimci insanlara adil fırsatlar sunacak mekanizmalar oluşturmak olmalıdır.

1923’lerin CHP’si dünyanın bütün mazlum halklarına ilham kaynağıydı. Bunu bir kez daha tekrarlamamız gerekiyor. Yapmalıyız, çünkü dünyamızda ciddi yaralar açan yağmacı kapitalizmi, kamusal aklı ve bilimi yeniden insani gelişmenin motoru ilan eden bir politikayla dönüştürebiliriz.

70 yıldır borçla büyüyen Türkiye, krizle sarsılıyor, dünyanın hızlı gelişimi karşısında her geçen gün daha da geri kalıyor. CHP’nin yeni misyonu bu tekrarlara son vermektir. Bu korkunç tekrarı kırmak ve son vermek için CHP’nin değişmesi gerekiyor. Değişimin temeli; Türkiye’yi büyük bir hızla kalkındıracak bir plan ortaya koymaktır. Bunun için CHP’yi daha kapsayıcı, yürütücü, reformcu, kamuoyu aklını Türkiye’nin ve dünyanın dehasıyla buluşturan bir parti haline getirmeliyiz.

İlk yapmamız gereken vatandaşlarımızı dikkatle ve empatiyle dinlemek. Bunları dinlediğimizde halkımızın güçlü, güçlü ve prestijli bir ülkede özgürlük ve refah içinde yaşamak istediğini duyuyoruz. Kutuplara bölündüğünü, kimliklerine ve aidiyetlerine sıkışıp kaldığını düşündüğümüz toplum, aslında yeni bir hikaye duyamamanın, muhalefete güvenememenin yorgunluğu içinde sıkışıp kalmış durumda. Milletimizin öngörüsüne herkesin güvenmesi gerekiyor. Bu aziz milletin, Türkiye’yi güçlü, kuvvetli ve adil kılacağına inandığı bir muhalefete destek vermeye hazır olduğuna eminiz.

Eğer gerçekten bir değişiklik istiyorsak; Bunu nasıl yapacağımıza dair modelimizi inandırıcı bir şekilde kamuoyuna anlatmamız gerekiyor. Bu modelde Türkiye’nin ihtiyacı olan büyük atılımın motor gücü, kamu kaynaklarının birleşik gücü ile ülkenin ve dünyanın dehası olmalıdır.

Burada vurgumuzun devletin değil, kamuoyunun aklında olduğunun altını çizmek isteriz. Çünkü biz milleti devletin üstünde, onun sahibi olarak görüyoruz ve kamu aklını devlet dahil tüm milletin ortak aklı olarak anlıyoruz. Öte yandan bu noktada bir şeyin altını çizmem gerekiyor.

Evet zengin olmayanın gücü yoktur ama adaleti olmayanın gücü zulme yol açar. Bu nedenle zengin, demokratik, güçlü ve adil bir ülke için eşit vatandaşlık vazgeçilmezdir.

Değişime ilişkin bir diğer önemli sorun da CHP’nin politika üretim tekniğiyle ilgilidir. Halkımızın beklenti ve taleplerini sorgulamayan, milleti dinlemeyen, kendi doğrularını millete empoze eden siyaset yapma alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz. Partinin yapısı ve alışkanlıkları, kamuoyunun siyasete olan güvensizliği ve yarattığı kaygı siyasete katılımın kapısını kapatıyor. Ancak bugün toplumsal muhalefetin büyük katkısına ve yepyeni bir insan kaynağına her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. İhtiyacımız olan insan kaynağı sadece siyasete katılma konusunda en cesur olanlardan ibaret değil. Aynı zamanda en bilgili ve yaratıcı olanlarımıza da ihtiyacımız var. Bu insanlara partinin kapılarını açmak, katılımlarını teşvik etmek gerekiyor. Türkiye’nin en yaratıcı beyinlerinin tüm yenilikçi projelerinin ilk adresi CHP olmalıdır. Bunu başaramayan bir CHP’nin iktidara gelme şansı yoktur.

Bütün bunlar kadar önemli ve tüm kötülüklerin anası olan bir sorunumuz daha var. Türkiye yoksullukla mücadele ediyor. Kişi başına milli gelir açısından iki yüzyıl önce eşit olduğumuz Almanya ile aramızdaki fark neredeyse 6 kat, ABD ile ise 7 kat arttı.

Son 21 yıldır iktidar açısından istikrar koşulları altında yönetiliyoruz. Güç güçtür, otorite otoritedir, güç güçtür. Sonuç ortada. Biz azalmaya devam ediyoruz ve “bizi fena halde kıskananlar” aradaki farkı açmaya devam ediyor.

Gelecek ciddi bir hayatta kalma sorununa işaret ediyor. Batı ile aramızdaki fark giderek uçuruma dönüşüyor. Gözden kaçırdığımız baş döndürücü bilimsel gelişmelerin sonuçları şunu gösteriyor: Eğer hızlı hareket etmezsek, milli gelir açısından Batı ile aramızdaki fark bugünkünün iki katına çıkabilir. Eğer aramızda böyle bir fark oluşmasına izin verirsek Türkiye, küresel düzeyde kendi kendine yetebilen, onurlu devletler ligine tutunmakta büyük zorluk çekecektir. Kendileri dışındakileri gayri milli ilan etmekle çok ilgilenen, sürekli beka sorunundan bahseden dostlarımızın, asıl beka sorununun da bu olduğuna dikkat çekmek isterim.

Ya bir an önce geriye atlayıp onlara yetişeceğiz, ya da gelecekte hayatta kalmamızı korumakta büyük zorluk çekeceğiz. Ya değişip yeni bir ilerlemenin ana motoru olacağız, ya da aynı ataletle yerimizde kalacağız.

Türkiye’nin hızlı gelişimiyle ilgili gelecekte daha detaylı şeyler söyleyeceğiz. Şimdilik bununla yetinelim. Türkiye’nin kalkınması konusunda kaçırdığımız ve hala binmemekte ısrar ettiğimiz en büyük tren temel bilimler trenidir. Bu treni kaçıran, geliştirme trenini de kaçırır. Bizi engelleyen ikinci neden ise sosyal ve kültürel çeşitliliğimizi eşit vatandaşlığa dayalı çoğulcu bir demokrasiye entegre edemememizdir. Sorunlarımızı çoğulculuk, eşitlik ve dayanışma içerisinde çözemediğimizde adalet duygusu zedeleniyor, toplumun çeşitli kesimleri kendini karar alma sisteminin dışında hissediyor ve ortak vatan duygusu zedeleniyor.

Artık bu iki sorunla da olgunlukla yüzleşmeli ve yeni çözümler geliştirmeliyiz. Zengin olmak için hızlı kalkınmaya, zenginliğimizi adil bir şekilde paylaşmak için demokratik, güçlü ve sosyal bir devlete ihtiyacımız var.

Dünya siyaseti ve ekonomisi bozulup yeniden şekillendiğinde yeni riskler ve fırsatlar ortaya çıkıyor. Küresel ekonominin lokomotif ülkeleri haline gelenler, fırsatları en iyi değerlendirip içselleştiren ülkelerdir. Geçtiğimiz yüzyılda pek çok ülke çok gerilerden gelerek büyük dönüşümlere tanık oldu ve bugün dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alıyor.

Savaşın yerle bir ettiği Almanya, ekonomimizin 5 katından daha büyük bir ülke haline geldi. Bir savaştan daha nükleer yıkımla çıkan Japonya, bizimkinden 7 kat daha büyük bir ekonomiye sahip. 1960 yılında ekonomisi bizim dörtte biri büyüklüğünde olan Güney Kore, bugün bizim iki katı büyüklüğünde bir ekonomiye dönüştü.

Savaşlarla büyüyen bu üç ülkenin ortak bir özelliği var: Teknoloji üretip satıyorlar. Onlar dünya ekonomisinin omurgasıdır.

Bugün bizim de böyle büyük bir sıçramaya ihtiyacımız var.

Bugün CHP’ye ve onun önderlik ettiği muhalefete iktidar vizesi vermeyen millet, Türkiye’yi zenginleştirecek, güçlü ve adil bir Türkiye inşa edecek muhalefeti gördüğünde tereddüt etmeden onu iktidara getirecektir. Millet bu yüzden CHP’yi değişime zorluyor. En önemli ve acil görevimiz bu muhalefeti hep birlikte oluşturmaktır. Bunu yaratmanın yolu, ülkenin tüm yurtseverlerini birleştiren yeni, kapsayıcı ve güçlü bir vizyonun öyküsünü yazmaktır.

Türkiye’nin çoğulcu demokrasiye ve hızlı kalkınmaya ihtiyacı var. Türkiye ikinci yüzyıla girerken değişime ve bunun için yeni bir hikayeye ihtiyacı var.

Bu hikayeyi yine bu milletle yazacağız.

Bir açıklama ve sözle bitireyim.

Benim tespitim şudur: CHP değişirse Türkiye değişir.

Benim sözüm şudur: CHP değişecek, Türkiye değişecek.”

KAYNAK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort